-
1 yüzde yüz
-
2 yüz
лицо́ (с) обло́жка (ж) со́тня (ж) сто* * *Iyüzler — со́тни
yüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, целико́м, на все сто; в) наверняка́
II 1.oydu yüzde yüz — э́то был, наверняка́, он
1) лицо́yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхностьyüze çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́
3) пере́дняя сторона́ (чего-л.)binanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) лицева́я сторона́ (ткани и т. п.)kumaşın yüzü — лицева́я сторона́ тка́ни
5) на́волочка6) о́страя ре́жущая сторона́ (чего-л.)bıçağın keskin yüzü — ре́жущая о́страя сторона́ ножа́
7) стыд, стесне́ние; со́вестливостьadamda yüz yok ki! — у челове́ка [нет] ни стыда́ ни со́вести!
8) нару́жная сторона́ (чего-л.)arka yüz — за́дняя сторона́
ön yüz — пере́дняя сторона́
2.yan yüz — бокова́я сторона́
благоскло́нность, хоро́шее отноше́ниеyüz bulmak — быть хорошо́ при́нятым кем, по́льзоваться чьей-л. благоскло́нностью
yüz görmek — по́льзоваться чьим-л. расположе́нием / хоро́шим отноше́нием
çocuk babasından yüz görmedi — оте́ц не потака́л ма́льчику
yüz göstermek — а) хорошо́ относи́ться к кому; б) обнару́живаться, проявля́ться, пока́зывать
yüz vermek — а) хорошо́ / приве́тливо встреча́ть; ока́зывать уваже́ние; б) потво́рствовать; ба́ловать
3.yüz vermemek — а) не ока́зывать внима́ния; б) не придава́ть значе́ния, пренебрега́ть
yağmur yüzünden — из-за дождя́
••yüz bulunca astar istemez — посл. ≈ дашь ему́ па́лец - отку́сит ру́ку
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır — посл. плю́нешь ему́ в лицо, а он тебе́ ска́жет "до́ждь идёт"; ≈ плю́нешь в глаза́, а он тебе́ [ска́жет] - бо́жья роса́
yüzünüze güller — погов. ≈ вам благоуха́ют ро́зы (говорится, когда заходит разговор о вещах, вызывающих омерзение, отвращение)
- yüz akı ile çıkmakyüz yüzden utanır — посл. лю́дям легко́ договори́ться при ли́чной встре́че
- yüz aklığı göstermek
- yüz ağartmak
- yüzünden akmak
- yüzü asılmak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakılacak gibi
- yüzüne bakılmaz
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzünü buruşturmak
- yüzünü çevirmek
- yüze duramamak
- yüzünden düşen bir parça olur
- yüzünü gözünü cennetlik
- yüzünü gören cennetlik
- yüz geri etmek
- yüzü görmek
- rahat yüz görmek
- yüzü görmemek
- dert yüzü görmemek
- rahat yüzü görmemek
- yüzü gözü açıldık
- yüzünü gözünü açmak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüze gülmek
- yüzü gülmek
- yüzünden kan damlıyor
- yüzüne kan gelmek
- yüzü kalmamak
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzü kasap süngüriyle silinmiş
- yüzü karışmak olmak
- yüzü allak bulak olmak olmak
- yüzü alabora olmak
- yüzü kızarmak
- yüzünden okumak
- yüzü seçilmek
- ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
- yüz sürmek
- yüz tutmak
- yıkılmaya yüz tutmak
- yüzü tutmamak
- yüzünü unutmak
- yüz vermek
- yüz vermemek
- yüz yazmak
- yüzü yere gelmek / geçmek
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzü ak olsun! -
3 yüz
Iyüzler — со́тни
IIyüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, абсолю́тно; целико́м; на все сто
1) лицо́yüzce — лицо́м
yüzce genç — с молоды́м лицо́м
yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхность; верх; сторона́, пло́скость; грань3) лицева́я сторона́; фаса́дbinanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) на́волочка; пододея́льник; оби́вка (дива на и т. п.)5) стыд, стесне́ние; со́вестливостьyüze çıkmak — а) всплыва́ть [на пове́рхность]; б) стать бесты́дным, стать развя́зным, испо́ртиться
IIIadamda yüz yok ki! — так ведь у него́ ни стыда́ ни со́вести!
п зоол. гепа́рд -
4 elyaf
yüzde yüz yün elyafından mamul kumaşlar — тка́ни из чистошерстяно́й пря́жи
-
5 konu
те́ма, сюже́т, фа́була; предме́т [разгово́ра]konunun dışına çıkmak — вы́йти за ра́мки те́мы
konuyu yüzde yüz bitirmek — исчерпа́ть те́му
bir tablonun konusu — сюже́т карти́ны
günün konusu olmak — стать те́мой дня
- ı günün konusu yapmak — поста́вить на пове́стку дня
münakaşa konusu — предме́т спо́ра; те́ма спо́ра
söz konusu — те́ма разгово́ра
yazma konusu — те́ма сочине́ния (в школе)
См. также в других словарях:
yüzde yüz — zf. 1) Kesinlikle Salah güpegündüz içki içmeye yüzde yüz karşıdır. S. Birsel 2) Tam olarak Hiç kimseye yüzde yüz söz vermek âdetim değil. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzde — is. 1) Herhangi bir işte aracı olan kimseye, görevinin karşılığı olarak belli bir hesaba göre verilen ücret, yüzdelik 2) Herhangi bir sayı ile kullanıldığında yüze bölünen bir şeyin o kadarlık parçasını belirten bir söz Bir eli tabancalı militan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzde işareti — is., mat. Oranlamanın yüz sayısı ile yapıldığını gösteren işaret (%) … Çağatay Osmanlı Sözlük
Турция на конкурсе песни Евровидение 1992 — Конкурс песни Евровидение 1992 выступление в финале … Википедия
kara ağızlı — sf. Kara çalıcı, iftira eden Bu kara ağızlıların yüzde yüz sahteci ve yalancı olduklarını bilir. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesinlikle — zf. Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
Republic Protests — The April 14, 2007 protest in Ankara crowding the Ceremonial Plaza of Anıtkabir, the mausoleum of the founder of modern Turkey, Mustafa Kemal Atatürk The Republic Protests (Turkish: Cumhuriyet Mitingleri) were … Wikipedia
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
işaret — is., Ar. işāret 1) Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im Noktalama işaretleri. 2) Belirti, gösterge, alamet 3) El, yüz hareketleriyle gösterme Artık işaretleri bırakmış, konuşuyor, bir taraftan da saçlarını düzeltiyor. R. H. Karay Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mimik — is., ği, Fr. mimique 1) Yüz, el, kol hareketleriyle düşünceyi anlatma sanatı Bütün rolleri şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı. Y. Z. Ortaç 2) Duyguları, düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren kımıldanışlar,… … Çağatay Osmanlı Sözlük